2 Temmuz 2021 Cuma

NE YAPARSAN ELİNLE, ODA GELİR SENİNLE

 

İnsan bedeni milyonlarca hücrecikten meydana gelir. Bu hücrelerin içinde bizi biz yapan su ve elektrolit adı verilen minareler vardır. İnsanın sağlıklı kalabilmesi için bu hücrelerin içinde bulunan maddelerin dengede olması gerekir. Bu denge bozulunca biz hemen hastalanır, sararır solarız. Bunları niye anlattım. Aklıma hastalanınca hastanede bize ilk serum taktıkları geldi. Sanırım serum yemeyen yoktur. Acil durum kurtarıcısı, hayata dönüşün bileti gibi….

Bütün bunları düşünmemin asıl sebebi; sabah aynayla uzun bir yüzleşmemin oluşuydu. Yüzüm bana yabancı geldi biran. Büyüteçli aynanın karşısına geçip kendimi uzun uzadıya inceledim. Yüzüm elastikiyetini kaybetmeye başlamıştı. Yerçekimi galip geliyordu. Yaşlanıyordum bu apaçık ortadaydı. Alında oluşan ince çizgiler ve yanakların aşağı doğru sarkmaya başlaması yüzde yorgun bir ifadeye neden oluyordu. Zamanı maalesef geriye çeviremeyiz ve sarkmalara engel olamayız. Panik olmadım desem yalan söylerim. İşte tam bu anda serum kelimesi beynimde çınlamaya başladı. 

Peki, yüzüm için ne yapabilirdim. Gözeneklerim açılmış, Kırışıklar epey bir yol kat ederek ilerlemeye başlamış. Yüz rengim solmuş. Ve lekeler oluşmaya başlamıştı. Bir şeyler yapabilmek için geç mi kaldım acaba. Bu zamana kadar neredeydin dedim kendime. Hayat telaşıyla iş, ev çocuklar derken kendimi unutmuşum.  Bir arkadaşım vardı. Gamsız baykuş koymuştum adını. Bana sürekli kendine yatırım yap. Boşuna hırpalıyorsun kendini. Kendinle barışık ol. Erinme her akşam kremlerini sür. Bol su iç gibi bir sürü tavsiyelerde bulunurdu. İnan bunları yapınca çok faydasını göreceksin ilerde deyip dururdu. Sonra aynı yaşta oluşumuz ve onun hala çok diri ve canlı bir cildi olduğunu hatırladım. Mahcup bir tavırla telefonu çevirdim. Her zaman ki cıvıltısıyla telefonu açtı. Ona dedim ki. Sen birçok konuda haklıydın. Şimdi benimle cildin için yaptıklarını paylaşır mısın? 

İnan seni can kulağıyla dinliyorum ve kendime notlar alıyorum dedim. Bunu o kadar sessiz ve üzgün söylemişim ki bendeki burukluğu hemen anladı. Başka soru sorma gereği bile hissetmedi. Baştan başlıyoruz dedi. Öncelikle gözenek sıkılaştırıcı serum kullanmamız gerekli dedi. Yüzümüze uygulayacağımız bu serumlar cildi toparlayacak, sıkılaştıracak ve canlandıracak. Tamamen doğal bir ürün sentetik boya, koku ve koruyucu içermez rahat ol dedi. Ben yıllardır bu şekilde bakıyorum cildime ve görünüşünden parlaklığından çok memnum dedi. Uygularken mutlaka yüzüne masaj yaparak uygula kan akışı dengeye gelsin ve serum cildine nüfus etsin dedi. Daha sonrasında leke karşıtı serum ile oluşan lekelerimizin rengini açacağız ve bundan sonraki oluşmaları engelleyeceğiz. Adım adım ilerleyeceğiz. Merak etme dedi. Etraflıca anlattıklarını dinledim. Sonunda bana önerdiği ve kendi alışverişlerini gerçekleştirdiği web sitesinin linkini verdi. 

Derin bir oh çekip, Bade Natural sayfasını incelemeye başladım. Doğaya ve öze dönüş diyorlardı hikâyelerinde. Hani bitkilerin gücü diyorduk ya. Tanıdığınız, gördüğümüz ama aklınıza gelmeyen bitkilerden yapılmış ve içerik olarak kimyasalların yer almadığı sihirli iksirler gibi karşımda duruyorlardı. Kurucusunun bir eczacı olduğunu ve aynı zamanda kadın gözüyle bu işe el verdiğini bilmek ve arkadaşımın neden bu sayfadan beslendiğini ve kendini özel hissettiğini anlamam çok zor olmadı. Her ürünü dikkatli inceliyordum. Sanki biri beni bitki ve meyve bahçesine bırakmış. Lavanta tarlaları, kuşburnu ağaçları arasında geziyordum.  Sitede indirim vardı. Bu avantajı kullanmalıyım dedim. Ayrıca belirli tutardaki alışverişlerde kargo bedavaydı. Cilt, saç, vücut ürünleri, güneş kremleri ve sabunlar, serumlar lebi deryaydı. Yüzüme bir gülümseme yayıldı. Artık nereden başlayacağımı biliyordum. Biri bana hayata dönmenin biletini vermişti. Annemin sürekli tekrar ettiği atasözü geldi aklıma ne yaparsan elinle oda gelir seninle..